Dolar 32,5785
Euro 34,6971
Altın 2.521,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Sinop 16°C
Hafif Yağmurlu
Sinop
16°C
Hafif Yağmurlu
Cts 16°C
Paz 19°C
Pts 17°C
Sal 20°C

AYDINLANMANIN IŞIĞI KÖY ENSTİTÜLERİ

15 Nisan 2019 13:43

“Onlar efsane yarattılar”

“Onlar efsane yarattılar. Yeşeren toprak, yükselen yapı, ışığa dönüşen su, dayanışma, paylaşma, aydınlanma, özgürleşme demekti. Onlar; yanlızca eğitim değil, bir yaşam biçimiydi. Onlarca yazar sanatçı, bilim insanı ve milyonlarca öğrenci yetiştirdiler. Ülkemizin bağımsızlığını yitirmesine karşı durdular. Halkla bütünleştiler. Verdikleri emeklerin büyüklüğü nedeniyle unutulmadılar, unutturulmadılar”

Prof. Dr. Enver Duran

Cumhuriyetimizin aydınlanmasının eğitim alanındaki en özgün ve en çok ses getiren uygulamalarından olan Köy Enstitüleri, 17 Nisan 1940 yılında 3803 sayılı kanunla, kırsal alanda yaşayanların sorunlarını ortaya koyan ilerici bir kuşağın yetiştirilmesini sağlayan, sadece köy öğretmeni yetiştirmek olmayıp, sağlık görevleri ve teknisyer meslek elemanı yetiştiren bir projedir.

Bu projede köy çocukları, hem eğitiliyor hem de geleceklerini hazırlıyorlar. İlkokulu bitirmiş zeki köy çocukları, üretimin içine giriyor, kendi okulunu kendi yapıyor, kendi koyununu güdüyor, bahçesini  yapıyor, meyvesini dikiyor, müzik yapıyor, klasik eserler okuyorlardı! Duvar ören, tarım yapan, marangozluk yapan, demir döven bu çocuklar kendilerine güveni olan, mutlu bireylerdi.

Bu okullardan mezun olan eğitmenler; gittikleri köylerde hemen işlerine sarılır, okuma-yazma öğretir, öğrendiklerini köylülere öğretir, kısa süre içersinde bu eğitmenler kendi çalışma bölgelerinde sosyal faaliyetler artmaya başlar. Köy kahvelerinde okuma odaları, hatta tiyatro bile kurmuşlardır. Döneminde UNESCO tarafından dünyaya Türk modeli olarak örnek gösterilmiştir bu proje.

Köy Enstitülerinden mezun olan gençler, köylerine döndüğünde; iyi bir eğitici, en az bir enstrüman çalan, ustalıktan, tarımdan, edebiyattan, bilimden, döndüğü coğrafyaya göre; denizcilik, tarım (sera, meyvecilik, mera, arıcılık) anlardı. Ülkemize özgü olup, cumhuriyetimizin devrim projelerindendir.

Sabah öğle arası bilinen okul derslerini görürler, öğleden sonra tarlalara inerek sorumluluğundaki yiyecekleri olan sebzeyi ve tahılı yetiştirirlerdi. Hatta okullarını inşa ederlerdi. Ayancıklı köy enstitüsü mezunu İdris Yılmaz hocamla bir sohbetimizde şöyle demişti; “Nohut benim sorumluluğumda idi. O kadar dikkat ettim ki, eğer bir hata yapsam benim yüzümden arkadaşlarım o sene nohut yiyemeyebilirlerdi” demişti.

Türk eğitimcilerin yarattığı “eğitimin herkese verilmesi gereken bir hak olduğu bilincine” Türkiye’nin bünyesine uygun olmasını da sağlamışlardır. Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü, Balıkesir Savaştepe Köy Enstitüsü, Kastamonu Göl Köy Enstitüsü aralarında program ve öğretim farklılıkları vardır. Bu bölgelerin iklimi, toprağı birbirinden farklıdır. Uygulamaya yönelik bir eğitim politikası güdüldüğünden, programları ayrı ayrı hazırlanmıştır. Hatta hasat ve ekim gibi özel zamanlar göz önünde bulundurularak o okullar kendi içlerinde ders saatlerini ayarlamada özgür bırakılmıştır.

Milliyet Gazetesi’nde şöyle yazıyordu; “Köy Enstitüleri Kapatılmasaydı Neler Olmazdı?” başlıklı yazısında; Köyden kente göç olmazdı. Yolsuzluk, hırsızlık, gasp olmazdı. Okumayan çocuk kalmazdı. Çorak, toprak kalmazdı. Boşa akan, kullanılmayan, değerlendirilmeyen su kalmazdı. Dışarıdan sanayi ürünü almazdık. İhracatımız, ithalatımızdan az olmazdı. Heykeller yıkmazdık, resimler yakmazdık. Üretim yapmayan fabrikalar açmazdık. Üretim yapan fabrikaları yıkmazdık. Terör olmazdı. Paralı eğitim olmazdı. Dersaneler olmazdı. 81 ile öğretmensiz, araç gereçsiz üniversiteler açmazdık. Siyasi cinayetler olmazdı, hapisaneler dolup taşmazdı. IMF ve AB’ye yalvarmaz, küçük düşmezdik. İhtilaller olmazdı. Kimse bir karış toprak isteyemezdi. (…) İşte olmayanların bir kısmı! Neler kaybetmişiz.

Siyasilerin; cahil ve muhtaç bırak ki sana bağlı kalsın. Karapropaganda yaparak, dinsizlikle itham ettikleri, insanları yoldan çıkardıkları söylenerek bu dev projeyi Köy Enstitülerini kapattılar. Şayet kapatılmasaydı, daha çağdaş, mutlu, demokrasimizin geliştiği, bağımsız bir ülke olacaktık.

Türkiye genelinde 21 Köy Enstitüsünden, 14 yılda 17.341 öğretmen, 8.675 eğitmen, 1.248 sağlık memuru olmak üzere toplan 27.264 eleman yetişmiştir. Amcam merhum Zihni ERKAYMAZ ve kayınbabam Fahri ÇETİNKAYA Köy Enstitüsü mezunları olup bu yazım onlara itaf olunur.

Sevgi ile kalın.

ETİKETLER:
YORUMLAR

  1. Soner TURAN dedi ki:

    Kalemine ve yüreğine sağlık başkanım.