Öğretmen; “İşe gidiyorum demez, okula gidiyorum” der
Öğretmen, eğitim kurumlarında çocukların ve gençlerin öğrenme süreçlerine rehberlik eden kişidir. Kısaca bir başka deyişle, öğretme işini görev edinen kimsedir öğretmen. Öğretmen olmak; çağlara yön verenlerin önünde ceketini iliklediği bir meslek, uzaya çıkmanın ilk adımı, hastalıklara tedavi bulmanın ilk fikridir. Öğretmen olmak, yaşadığı dünyaya yön vermek, onu şekillendirmektir; fakat bunu asla söylemeden, sessizce yapmaktır.
Öğretmenlik, diğer bazı mesleklerden farklı olarak geniş bir toplum kesimiyle ilişki ve etkileşim içinde yürütülen bir meslektir. Sadece okul ve sınıf ortamında öğrencilerle değil, okul dışında veliler ve toplumla da iç içedir. Öğretmenlik mesleğine hazırlık; genel kültür, özel alan bilgisi ve öğretmenlik meslek bilgisi ile sağlanır. Öğretmenin niteliği ve yeterliliği, eğitim-öğretim faaliyetinin başarıya ulaşmasında en önemli unsurlardan biridir.
5 Ekim 1966 yılında Paris’te yapılan “Öğretmenlerin Statüsü Hükümetlerarası Özel Konferansı”nın sona ermesiyle UNESCO ve ILO tarafından kabul edilen “Öğretmenler Statüsü Tavsiyesi”nin yıldönümü, 1993’ten bu yana Dünya’da ve Türkiye’de “5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır. Bu özel günde öğretmenlerimiz; güvencesizlikten atanmamaya, geçim sıkıntısından ihraçlara, ücretli öğretmenlik uygulamalarına kadar pek çok sorunla boğuşmaktadır.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL döneminde çıkarılan KHK’lerle 33 bin 965 öğretmen ihraç edildi. Atama bekleyen 430 bin öğretmenin büyük bir kısmı borçla yaşamakta; kredi kartı, banka ve şahıs borçlanmalarının yanında yüzde 32’si ailesinden maddi destek almakta, yüzde 25’i ek iş yapmak zorunda kalmaktadır. Sinema, tiyatro gibi sosyal etkinliklere katılamamakta, tatile dahi gidememektedirler.
PISA sonuçlarından da görüldüğü gibi eğitim sistemimizde yaşanan sorunların ve niteliğin düşmesinin sorumlusu öğretmenlerimiz değil; yıllardır laik ve bilimsel eğitim karşıtı politikaları sürdürmekte ısrar eden iktidardır. Millî Eğitim Bakanlığı, eğitime yönelik politika belirlemede yaşanan başarısızlığı sorgulamak yerine her fırsatta sistemi değil, öğretmenleri hedef almakta ve mağdur etmektedir.
Dünya genelinde farklı tarihlerde kutlanan ve eğitimcilerin değerini bilme, onları onurlandırma amacı taşıyan günlerden biri de ülkemizde Atatürk’ün “Başöğretmen” unvanını aldığı 24 Kasım’dır. Bu nedenle 24 Kasım’ı “Öğretmenler Günü” olarak kutlamaktayız.
Ekonomik ve sosyal haklar bakımından sorunlar yaşayan öğretmenlerimiz üzerinde sendikal baskılar giderek artmış; iktidara yakın sendika–karşı sendika ayrımı belirginleşmiştir. Ücretli öğretmenlik uygulamasıyla eğitimin niteliği tartışılır hale gelmiş, sözleşmeli öğretmenlik nedeniyle meslek huzursuz bir yapıya bürünmüştür. Son yıllarda haksız ve hukuksuz şekilde ihraç edilen, açığa alınan ve sürgün edilen öğretmenlerin yaşadığı tüm bu olumsuzlukların sona ermesi dileğiyle meslektaşlarımın “24 Kasım Öğretmenler Günü”nü kutluyorum.
Sevgi ile kalın.