Güneşin Ülkesi Japonya (4. Bölüm)
Bugün gezimizin beşinci günü, 26 Eylül 2025 Cuma.
Serbest zaman günümüz. Kahvaltımızı aldıktan sonra rehbersiz Tokyo merkezini gezeceğiz. Öncelik alışveriş olduğundan ne kadar gezeriz bilemiyorum. Japonya’nın başkenti Tokyo, dünyanın en kalabalık şehridir. Tokyo, son teknolojiden anime hatıralarına, trend modadan lüks markalara kadar aklımıza gelen her şeyi bulabileceğiniz alışveriş merkezlerine sahiptir.
Ginza, Tokyo’nun en pahalı alışveriş bölgelerinden biri olup, lüks mağazalar, butikler ve markalara ev sahipliği yapmaktadır. Orada çeşitli fiyat aralıklarında bulabileceğiniz mağazalar ve restoranlara da ev sahipliği yapmaktadır.
Şinjuku bölgesi, dünyanın en işlek tren istasyonu olması ve günde 3.500.000’dan fazla yolcu hareketliliğiyle Tokyo’daki en işlek alışveriş bölgesi olmasını öne çıkarmıştır. Grubumuz ihtiyaç, hediyelik alışverişini yaptıktan sonra bavul alışverişleri de yapıldı. Yorulmuş olacağız ki otelimize döndük. Akşam gezisi yapılma kararı alındı. Dinlenme sonrası otel önünde toplanıp “Şibuya” bölgesine taksilerle yola çıktık.
Şibuya, Tokyo’nun en popüler turistik yerlerinden biridir. Şoförümüze bizi “Hachiko Heykeli”ne yakın indirmesini söyledik, diğer arkadaşlar da burada buluşacağız. Hachiko Heykeli, Shibuya İstasyonu’nun Hachiko çıkışında yer alıp bölgenin simgesel bir parçasıdır.
Bu heykelin bir hikayesi var. Hachiko, on yıl boyunca her gün Shibuya’da sahibini sadakatle beklemesiyle biliniyor. Bu sadakatten etkilenmiş olacaklar ki bu heykeli inşa etmişler. Bu heykel, Shibuya’nın en popüler buluşma yeri olmuş. Bizler de grubumuzla buluştuk, hatta heykelin önünde fotoğraflar çektirip sadık köpek Hachiko da anılarda resmedildi.
Biraz magazinleştirecek olursak; Hachiko öyküsü filme uyarlanmış olsa da, 2009 yılında Richard Gere’in başrolünde oynadığı “Hachi: Bir Köpeğin Öyküsü” adlı bir Hollywood uyarlaması gösterime girmiştir. Yapımcı, öyküden derinden etkilenip film çekmek istemiş. Kendisi de bir köpek hayranı ve aşığı olan Richard Gere’in senaryoyu duyunca gözyaşlarına boğulduğu yazılıp çizildi.
Akşam yemeğimizi almak üzere Omoide Yokocho ve Kabukicho bölgesine doğru yola çıktık. Ayancık grubu olarak yiyebileceğimiz menüden yemeklerimizi aldık. Bu arada restorana girerken elimdeki su şişesiyle girmiştim. Orada tükettikten sonra masaya bıraktım. Ayrılırken garson, “Çöpünüzü burada bırakamazsınız.” diyerek boş kabı bana verdi. Hiç tepki göstermedim. Neden, ülkemde yaşasam ne yapardım acaba…
Gezimiz sırasında “Memo Kebap” adında bir işletmeyi gördük. İstanbullularmış, ekmeğini buralarda arıyorlar.
Scramble Kavşağı’ndan bahsetmek istiyorum; bu kavşak dünyanın en ünlü kavşaklarından biri olarak bilinmektedir. Her yeşil ışık yandığında, her yönden insanlar aynı anda kavşağa akın ediyor. Öyle şaşkına döndük ki hanımın elini sıkıca tutarak geçtik. Shibuya Kavşağı’nda binalara baktığınızda dev ekranlarda renkli reklamlar ve müzik videoları Tokyo’nun yeni trendlerini hissetmenizi sağlıyor.
Bu kavşaktan, her 2 dakikada bir ışık değişiminde yaklaşık 1.000-2.500 kişi geçmekteymiş. Tam bir kaos örneği olan kavşak geçidi, görülmeye ve yaşanmaya değer bir manzara…
Bir mekânda kahve molası verdik. Kahve sonrası otelimize dönmek üzere Shibuya İstasyonu’na geçtik. İstasyonun uzun bir geçmişi var. 1885 yılında Shinagawa hattında (günümüzde Yamanote hattı olarak bilinir) bir durak olarak hizmete girdiğinden beri faaliyettedir. Tokyo’nun ikinci büyük istasyonudur. Her gün ortalama 2,4 milyon yolcu taşımaktadır. Trenler 2-3 dakikada bir kalkar ve Japonya’daki diğer tüm trenler gibi her zaman çok dakiktir.
Grubumuz sonra karar değiştirip Uber’lerle otelimize dönmeye karar veriyor, otelimize dönüyoruz. Bugün Tokyo’daki son gecemiz, yarın hızlı trenle Tokyo’dan Kobe’ye geçeceğiz.
Tokyo bir liman kentidir. 12. yüzyılda “Edo Ailesi” olarak anılan bir samuray ailesi tarafından kurulmuştur. Bölgede kurulan ilk yapının adı Edo Kulesi olduğu ve ülke 1603-1868 yılları arası Edolar tarafından yönetildiği, 3 Eylül 1868 tarihinde İmparator Meiji yönetimi ele geçirince adının Tokyo olarak değiştirildiği bilinmektedir.
Tokyo, Japonya’nın ana adası Honshu’nun orta Pasifik kıyısındaki Kanto bölgesinin Tokyo Körfezi’nin başında konumlanmıştır. Geniş bahçeleri, imparatorluk dönemine ait tarihi anıtları, iş dünyası ve teknolojinin merkezi konumundadır.
Şehirde yaşam, Japon halkının nezaket, gurur, onur ve temizlik anlayışının getirdiği karşılıklı saygı çerçevesinde samimi ve sıcak bir ortamda geçerken, 35 milyonluk kalabalık bir metropole göre şehir son derece sakindir.
Tokyo’nun kendine özgü bazı kodları var. Sokakta sigara içilmiyor, toplu taşımada mümkün olduğu kadar kısık sesle konuşuluyor. Şehrin en popüler dönemi ilkbahar mevsimi, yani Sakura zamanıdır.
Yeme içmeye gelince; bizim tavuk şişin Japon versiyonu “Yakitori”, Japon tipi mantı “Gyoza”, Japon tipi noodle “Ramen” ve bir de “Sushi” yedim. Tokyo, teknoloji ve gelenek arasında bir köprüdür. Modern gökdelen yapıları, sakin tapınakları, neon ışıkları, lezzetli sokak yemekleriyle yüksek nüfusuna ve yoğunluğuna rağmen en güvenli şehirdir.
Tam bir otomat şehri; ortalama 23 kişiye bir otomat düşüyor. Dünyanın en çok Michelin yıldızına sahip kenti Tokyo’dan bir ilginç bilgi de kapsül ve robot otellerin varlığıdır.
Bir eğitimci olarak Japonya’da eğitim sistemi; sistemin temel yapısı 1947’de kabul edilen Temel Eğitim Kanunu ve Okul Eğitim Kanunu ile birleştirilmiştir. Etkili ve verimli bir eğitim sistemine sahip olması, “PISA ve TIMSS” gibi uluslararası akademik başarı sıralamalarında üstlerdedir. Japonya eğitim anlayışına göre çocuklarını ahlaklı ve erdemli bireyler olarak yetiştirmektedir. Yaparak öğrenme, eğitim sistemlerinin temel ilkesidir. Okul, aile ve toplum arasında bir bağ kurulmuştur.
Öğretmenler temelde, öğrencilerine ne sorulacağını değil; onların nasıl düşüneceklerini ve nasıl problem çözeceklerini öğretmeye odaklıdır. Japonya’da örgün eğitim altı yıl ilkokul, üç yıl ortaokul, üç yıl lise ve dört sene üniversite şeklindedir. Japonya’da öğretmenlik, toplumsal statüsü ve prestiji yüksek mesleklerden biridir. Yüksek maaşlı bir meslektir.
Yarın Tokyo’dan ayrılıyor, Kobe’ye giderken hızlı tren deneyimini yaşayacağız.