Dolar 34,2398
Euro 37,6309
Altın 2.920,13
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Sinop 25°C
Açık
Sinop
25°C
Açık
Cts 26°C
Paz 24°C
Pts 22°C
Sal 23°C

Merdivenli Ev

4 Temmuz 2022 11:38

Ayancık’ta bir yıl geçmişti, tayin olup gelen yeni personel için askeri misafirhaneyi boşaltmak istemiştik. Daha fazla uyuyabilmek ve kışın sıcacık odaya uyanmak adına radardaki kaloriferli misafirhaneye geçtik. Önceleri güzeldi ancak kasabaya inip tekrar radara çıkmak oldukça yorucu oluyordu. Araba yokluğundan bazen aşağıya inemediğimiz günler bile oluyordu. Ayancıklı can dostum Hüseyin Yavuz (Sakal Hüseyin) Akbank karşısındaki evlerini bana kiraya verebileceğini söyledi. Biz de beş arkadaş bu eve taşındık. O günden sonra da kendimize Grup Beş adını verdik. Daha sonra bu bekâr evinden Mehmet ile olan anlaşmazlığımız nedeni ile ayrıldım.

Merdivenli Ev

SOLDAN SAĞA: FAİK OZANSOY – HÜSEYİN UYSAL – MUSTAFA KILIÇ OTURANLAR: EROL AYDIN – MEHMET BİNGÖL

Akbank karşısındaki evimiz iki odalı idi. Küçük bir girişten sonra bakla sofa derler ya, öyle bir sofamız vardı. Yemek masamız da bu sofada yer alırdı. Giriş kapısı tarafında küçük bir de mutfağımız vardı. Sofanın diğer tarafında bir banyo, bitişiğinde de tuvaletimiz vardı. Cadde tarafında yer alan iki oda mevcuttu. Sağdaki biraz küçük olan odada ben ve Faik kalıyorduk. Diğer odada ise Erol, Mehmet ve Hüseyin’in yatakları vardı. Bir de televizyonumuz vardı. O da Mehmetlerin odasındaydı. Herkes kendi odasının temizliğinden sorumluydu. Diğer ortak alanların temizliği ise sıra ile yapılırdı. Bunun için temizlik listesi bile hazırlamıştık. Ancak bu listede bazen Erol Aydın’ı pas geçerdik. Onun yerine diğer dört kişi temizliği üstlenirdik. Çoğu zaman Erol buna izin vermez, nöbet istirahatında tüm evi pırıl pırıl yapardı. Erol’u temizlik dışında bırakmak isteyişimizin en büyük nedeni Erol harika yemek yapardı. Hepimiz onun yaptığı yemekleri çok severdik. O yokken ben yemek yapardım. Ama Erol’un lezzetini yakalamam mümkün olmazdı.

Merdivenli Ev

AKBANK’IN KARŞISINDAKİ MERDİVENLİ EV

Evimiz ikinci kattaydı. Evin giriş kapısı yan sokaktaydı. Sokak dediğime bakmayın. Küçük sokağımız merdivenlerden ibaretti. Bizim kapıdan sonra da yukarı doğru daralarak devam ederdi. Yukarılarda birçok komşumuz bu merdivenli sokağı kullanırdı. Kış olmadan orman fabrikasından alınan bozuk parke artıkları bu merdivenin aşağısına indirilirdi. Yukarıdaki evlere de çuvallarla, leğenlerle, kovalarla taşınırdı. Gurup Beş’liden o an evde kimler varsa odun taşıyan komşularımızı gördüğümüz zaman hemen eşofmanlarımızı giyip yardıma giderdik. Gülüş cümbüş odunları komşularımızın depolarına taşırdık. Bizler hem yardım etmenin hem de spor yapmanın mutluluğunu yaşardık. Ancak esas mutluluk akşama gelirdi. Kapımızın zili çalardı. Açtığımızda o gün odununu taşıdığımız komşumuzun kızı ya da oğlu bir tepsi dolusu yemeği bize ikram ederlerdi. Dayanışma, paylaşma ve komşuluk işte gerçek mutluluk. Küçük evimizde dostlarımızı da ağırlardık. En çok ev sahibimiz Hüseyin Yavuz bizi ziyarete gelirdi. Çay demleyip sabahlara kadar sohbet ettiğimiz olurdu.

Merdivenli Ev

YUKARIYA DOĞRU DARALAN MERDİVENLER

Erol Aydın Silifkeliydi. Zaman zaman Silifke muhabbeti yaptığımızda develerden bahsederdi. Bir gün sofrada hurma yerken Erol, hurmanın şekli deve dışkısına benziyor dedi. Çok ilgimi çekmişti. Hayatımda deve dışkısı görmemiştim. İzne gittiğinde getirmesini rica ettim. O sene Erol senelik iznini kullandı. Gelirken de unutmamış deve dışkısı getirmiş. Gerçekten de benziyordu. Daha çok da mini grisini (Galeta) gibiydi. Onun biraz tombulca ve parlağı. Erol bana deve dışkısını gösterdi, gülerek muhabbet ettik. Sonrasında naylon torbası ile yatağının altına koydu. Deve dışkısından Mehmet’in haberi yoktu. Bir gün tesadüf evde yalnız ikimiz vardık. Ben Mehmetlerin odasında televizyon seyrediyordum. O günlerde yine Mehmet ile bir konuda anlaşamamış, birbirimizle konuşmuyorduk. Mehmet mutfağa gitti yiyecek bir şeyler aradı. Yoktu ve doğal olarak bulamamıştı. Zaten dünden kalan makarnayı ben ondan önce tüketmiştim. Bir ara Mehmet yatağın örtüsünü kaldırdı. Dikkatini şeffaf torbadaki deve dışkıları çekti. Ben için için gülmeye başladım. Neler olabileceğini düşündükçe içimi hain bir sevinç kaplıyordu. Torbayı eline aldı, ağzını açtı, kokladı. Kendimi gülmemek için zor tutuyordum. Finalin bir an önce gelmesini istiyordum. Bir taraftan da beni süzüyordu. Ben bakışını fark edince yüzümü televizyona çeviriyordum. Nihayet Mehmet deve dışkısını ağzına attı ve ısırdı. Önce suratı değişti, yüzü buruştu. Son bir çaba ile ağzında iki çevirdi. Artık kendimi tutamadım. Kahkahalarla gülmeye başladım. Zeki çocuk anladı tabii. Koşarak lavaboya gitti. Dönüşte:

  • Niye gülüyon gardaş?
  • Niye gülmeyeyim. Sen ne yediğini biliyor musun?
  • Neymiş?
  • Sen deve boku yedin oğlum.
  • Niye söylemiyorsun o zaman?
  • Niye söyleyeyim, ben senle küsüm gardaş.
Merdivenli Ev

Merdivenli evin güncel görseli

Merdivenli Ev

YORUMLAR

  1. Hüseyin Uysal dedi ki:

    Ooooff,ooofff yine evimizin mutfağında dolaştım. O günleri gözümün önüne getirdim. Çok güzel günlerimiz geçti gerçekten. Ama en güzeli şu; oradaki bu güzel günleri kaleme almış bir dostumuz var. O olmasaydı kimsenin haberi olmayacaktı! Tekrar bize o günleri hatırlattığın için çok teşekkür ediyorum. Kalemine yüreğine emeğine sağlık dostum.

  2. Ahmet Münip Tamgili dedi ki:

    Güzel günlerdi her şeye rağmen,o günleri ve arkadaşları aramıyorum desem yalan olur…….

  3. FAİK OZANSOY dedi ki:

    Sevgili MUSTAFA,yine bizi unutulmaz anılara götürmüşsün.Het okuduğumu gözumde canlandırdım,dün gibiydi.İyiki yaşanmışlıklar,ama farkında olarak,çok mutluyum.Sevgi ve selamlarım ile…

  4. Kadir dedi ki:

    Harika anekdotlar,harika anılar büyük bir keyifle takipteyim
    Devamını bekliyoruz

  5. Şemi YILMAZLAR dedi ki:

    Çok güzel anılarınla yazar kişiliğini de kabul ettirmişsin dostum..iyi ki varsın

  6. Mehmet Yılmaz SAKAR dedi ki:

    Şu gün olmuş hala yaşıyorsun o günleri. 🤣
    Emeğine sağlık kardeşim.

  7. Oğuz Gürbüz Duruk dedi ki:

    Zaman tünelinde nostaljik bir yolculuk ve harika bir anlatım.Güzel Ayancık ve eski arkadaşlarım gözümde canlandı.Teşekkürler.

  8. emk.öğ.Zuhal Karahan Kara dedi ki:

    önceki adıyla KÖPRÜBAŞI CADDESİ ,benim doğduğum evde beş ev gerisinde…Merdivenlerin sol başındaki evde (tağanoğullarının ) merhum Zeki Yüksel ağabey, sağbaşındada ablası Fikriye Övet ablamız otururdu yanılmıyorsam.

  9. emk.öğ.Zuhal Karahan Kara dedi ki:

    önceki adı Köprübaşı caddesi ,doğduğum ev geride dördüncü ev… Merdivenlerin sol başında
    Tağanoğullarının çok genç vefat eden oğlu Zeki Yüksel ağabey, sağ başındada ablası Fikriye Övet ablamız otururlardı doğru hatırlıyorsam.

  10. emk.öğ.Zuhal Karahan Kara dedi ki:

    Mustafa bey , açıkkalplilikle itiraf etmek istiyorum….Merdivenli yerleri görünce Ayancıkta bu acaip yer neresi acaba dedim ,ama hatırladıktan sonra hatıralar bana şunu söyledi,keşke şimdiki laminant parkeli , temiz görünüşlü evler yerine , etrafını tarabalarla ayırdığımız ,sabahları tasasız uyandığımız o yerler olsaydı

    1. Mustafa KILIÇ dedi ki:

      Kesinlikle size katılıyorum hocam. Keşke o güzel günlere geri dönebilsek. Selamlar saygılar sunarım

  11. Rasim Şahin dedi ki:

    Vauuv vauuv kaç defa okudum,hayallere daldım.Ne günlerdi,bu kadar anım hiç bir yerde yok
    Emeğine,ilgine sağlık kıymetli devrem

  12. Şadi Doğan dedi ki:

    Aynı şekilde bizde beş arkadaş batı Karadeniz’de Bartın radarına tayin olmuştuk o zaman kadar Bartın neresi bilmiyordum haritada yerine baktım Deniz kenarına yakın bir kasaba radar Amasra yolu üzerinde bazen servis kaçırdığımızda da kömür kamyonlarıyla yada Amasra dolmuşunu beklerdik bazen akşam yürüyerek Amasra’ya yemek yemeye veya taze balık yerdik tekrar yürüyerek radara çıkardık bir yıl rardarda misafirhanede kaldıktan sonra sizin gibi üç kişi bir iki kişi bir ev tuttuk o günler gerçekten hiç unutulmuyor bir kaç defa yine gittik Bartın’a o çalıştığımız yerler orman olmuş içinde inekler otluyor çok üzüldüm yine de ilk göz ağrımız olduğu için hiç aklımızdan çıkmıyor sana çok teşekkür ediyorum Mustafa’cığım bizleri eski günlere götürdüğün için