Dolar 34,8729
Euro 36,6123
Altın 3.048,70
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Sinop 10°C
Yağmurlu
Sinop
10°C
Yağmurlu
Per 9°C
Cum 8°C
Cts 11°C
Paz 10°C

Hadi Köyümüze Kestane toplamaya gidelim

2018 Aralık ayı içerisinde çocuklarımızı ziyaret için Rize’ye kısa süreli bir seyahatimiz oldu.

Hadi Köyümüze Kestane toplamaya gidelim
8 Ocak 2019 17:57

2018 Aralık ayı içerisinde çocuklarımızı ziyaret için Rize’ye kısa süreli bir seyahatimiz oldu. Birkaç gün bu güzel ilimizde gezme fırsatı bulduk, gerçi daha önceleri de buraya ziyaretlerde bulunmuştum. Bu ziyaretimizde şöyle bir farkındalık oluştu. Hemen yazmak istiyorum özneyi ( Hadi Köyümüze Kestane Toplamaya Gidelim)

Nerden çıktı şimdi kestane, damdan düşer gibi söz, kestane mevsimi geçeli çok oldu. Evet damdan düşer gibi, aynen de öyle; güzel Rize’nin sokaklarında gezerken adım başı kestane kebapçıları gördüm hem de hepsinin tezgahında ‘meşhur Sinop kestanesi’ yazıyordu. Sinop’umuzun kestanesi ne kadar meşhurmuş da bizim haberimiz yokmuş. İşte esas damdan düşüş böyle başladı.

Gelelim ana konuya; Bu yazıyı sadece izlenimlerime dayanarak yazıyorum bilimsel değildir, o kısmı ilgili mercilere aittir.  Seyahatte bulunduğumuz il Rize, her taraf yemyeşil çay’la kaplı, çok güzel bir görüntüsü olan bir şehir, güzel bir memleket. Zihnim de Karadeniz haritası canlanmaya başladı hemen, batıya doğru haritayı incelediğimde Rize Çay; Trabzon Çay ve biraz fındık; Giresun Fındık; Ordu Fındık; Samsun Tarımsal arazi;  Ya Sinop? Bu konuyu biraz irdelemek istedim sadece, İnşallah faydalı oluruz.

Çay… Bu bitkiyi ekmek ve dikmek gerek olduğunu öğrendim, meşekkatli bir iş emek isteyen bir süreç; ( Rize’ye ilk çayı getirip bahçesine ekip diken 1910’larda Rize Ziraat Odası Reisliğini yürüten Hulusi Karadeniz’ isimli bir kişidir. Bundan önce Rize’de çay yoktur doğal Karadeniz bitki örtüsü vardır.) İşte nereden nereye her taraf çaydan oluşan kocaman bir sektör, işleme, paketleme, satış gibi, ilçelerin bir kısmına da yayılmış özel ve devlet eliyle kurulan fabrikalar; insanların refahını sağlayan güzel bir bitki, sokakta eski model araba, şehirde eski bina göremezsiniz çünkü gelir düzeyleri yüksek. Çalışkan insanlar dağı taşı çay bitkisiyle kaplamışlar takdir ediyorum, yatmıyorlar çalışıyorlar. İşte (ÇAY)

B) Fındık… Bu meyve dikimi bakımı özel gayret isteyen, Giresun ve Ordu’nun dünyaya pazarladığı bir bitki; onlar da Rize’de olduğu gibi dağı taşı fındık bitkisi ile kaplamışlar. Ordu gelişmiş şehirlerimizden biri, ekonomik olarak fındığa çok şey borçlular. Kurulmuş özel ve kurumsal fabrikalar iş yerleri ve istihdam. Çalışıyorlar üretiyorlar takdir etmek lazım. Hatta Giresun’la rekabet ettiklerini ordulu arkadaşlarımdan zaman zaman duyarım. (Sizin Fındığınız Yağlı veya Yağsız diye) İşte (FINDIK)

C) Kestane…  Kendimizi biraz eleştirelim. Allah vermiş dağlarımız kestane, hem de meşhur olmuş ondan bile haberimiz yok (Meşhur Sinop Kestanesi) yöremizden örnek verecek olursak sokakta kestane kebapçılarımız bile yok, ama Rize’de adım başı kestane kebapçısı var, hem de meşhur Sinop kestanesi; Acaba biz ekip biçmediğimiz orman olmaya yüz tutmuş arazilerimizi temizleyip çay ve fındık bahçeleri gibi neden kestane fidanı dikmiyoruz, çok az dikenler var onları tebrik ediyorum. Şöyle hayal kuralım Rize gibi Giresun ,Ordu gibi dağımız taşımız  kestane ile kaplı olsun…. Eylül ve Ekim ayı hasat ayı, herkes kestane mevsimi için İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerimizden memleketimize köylerimize kestane toplamaya gelseler güzel olmaz mı? Elbette güzel olur.Çünkü komşularınızdan bazıları da öyle yapmıyorlar mı?. Çay ve fındık zamanı geldiğinde memleketlerine toplamaya gidenler ve ona göre yıllık izinlerini ayarlayanlar yok mu? var, ama önce kestane  fidanı dikmeye başlamamız  lazım.

Kestane ile Çay ve fındığı biraz mukayese edelim. Çay ekimi dikimi meşakkat isteyen bir bitki, hasat için üç defa kesim yapmanız gerekir ve sadece çayından yararlanılır. Kökünden odun bile olmaz, faydalandığınız doğal bir kalem ürünü vardır, son zamanlarda çay çiçeğinden de yararlanılmaya başlandı. Fındık ise sadece fındığından faydalanırsınız, kökünden bir sanayi ürünü olmaz, odun olarak kullanırsanız bile kalorisi çok düşüktür dayanıklı değildir. Toplaması çok meşakkatli işlemesi zordur, patoz  makinelarında işlenmesi, sergilerin yayılması, güneşli havaların takip edilip yağmurdan korunması ve kuruması gibi;  Kestane ; yemişinden, ağacından, çiçeğinden, ve çiçeğinden olan balından direk faydalanılan; ağacı özellikle ahşap tekne üreticileri tarafından aranan, mobilya sanayinde de kullanılan dayanıklı bir ağaçtır. Ekonomik olarak kestane yemişi, çay ve fındıktan hiç ucuz olmayan, ağırlıkta ve meyve veriminde ağaç başına düşen ortalama oran olarak çok daha fazla veren bir meyvedir. Bir kök fındık ile bir kök kestanenin meyvesi mukayese bile edilemez, hasadı da kolay olan kestane meyvesinin çoğu doğal olarak yere dökülür ve diplerinden toplanır, bir kısmı da dokuma denen usulle yapılır. Düşünün fındığın nasıl toplandığını, çayın nasıl hasat edildiğini toplandığını, diğer yandan mevsimsel olarak fındık çiçekleri soğuk ve dondan etkilenir ve meyve verimi düşer, ama kestanenin çiçek zamanı haziran ayıdır, don ve ayaz korkusu yoktur. Bu çiçeklerden arılar da meşhur kestane balını yaparlar. Eğer arazilerimiz kestane ile kaplı olsa arı kovanları kestane balından dolup taşar. Bu kadar verimli ve ekonomik olan çok bakım gerektirmeyen kestane ağaçlarımızı bahçelerimize ve tarlalarımıza fındık ve çay gibi neden dikmeyiz? Çok boş, ekilip dikilmeyen arazilerimiz tarlalarımız var, bilinçli ve zirai destek alınarak yapılıp yan ürünleri de dahil edildiğinde bölgemize büyük katkısı olacak meşhur Sinop kestanemiz var, haydi hep beraber çalışmaya, neler yapılabilir neler yapılamaz beyin jimnastiğine, günlük hesaplar yerine uzun vadeli hesaplar yapmaya!.. Biz bu yazı ile bir fikir tohumu ektik, umarız yeşerir filiz verir. Çok mu hayal perest’im bilmiyorum… (ÇAYKUR, FİSKO BİRLİK) gibi neden olamasın bir ‘Kestane Kurumu’muz (KESKUR)
(Rumuz Ayancıklı)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.