Yemek Borusu Kanserinin Altı Belirtisine Karşı Uyarı
Yemek borusu kanserinin altı hayati belirtisini öğrenin, erken tanı için dikkat edilmesi gereken belirtilere karşı uyarı alın.
Yutma güçlüğü, göğüs ağrısı veya istemsiz kilo kaybı gibi şikayetler, genellikle sessiz seyreden özofagus kanserinin ilk belirtileri olabilir. Uzmanlar, risk altındaki bireylerin bu semptomları dikkate alarak gecikmeden endoskopik muayeneden geçmelerinin, hastalığın erken evrede saptanması açısından kritik önem taşıdığını vurguluyor. Memorial Göztepe Hastanesi Göğüs Cerrahisi Bölümü’nden Doç. Dr. Nezih Onur Ermerak, özofagus kanserinin görülme sıklığı, belirtileri ve güncel tedavi yöntemleri hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Tanı ve Tedavide Erken Müdahale Hayati Öneme Sahip
Özofagus kanseri, dünya genelinde kansere bağlı yaşam kayıplarında üst sıralarda yer almakta olup, Skuamöz hücreli karsinom ve Adenokarsinom olmak üzere iki ana tipte görülmektedir. Tütün, alkol ve sıcak içecek tüketiminin skuamöz hücreli karsinomla; reflü ve Barrett özofagusu durumlarının ise adenokarsinomla ilişkilendirildiği bilinmektedir. Son yıllarda obezite artışına paralel olarak adenokarsinom vakalarında da belirgin bir yükseliş gözlenmektedir.
Hastalığın erken evrelerinde belirti vermemesi, tanıyı zorlaştırmaktadır. Yutma güçlüğü, göğüs ya da sırt ağrısı, kilo kaybı, gıdaların geri gelmesi ve ileri evrede ses kısıklığı gibi bulgular, çoğu zaman hastalar tarafından geç fark edilir. Bu belirtilerin göz ardı edilmemesi, erken tanı ve tedavinin planlanması açısından büyük önem taşımaktadır.
Modern Yaklaşımlar Tedavi Başarısını Artırıyor
Tanıda endoskopi ve biyopsi temel yöntemlerdir. Endoskopik ultrasonografi, tümörün derinliği ve lenf nodu tutulumunun belirlenmesinde yüksek duyarlılık sağlar. Ayrıca BT, PET-CT ve uygun vakalarda laparoskopik inceleme ile evreleme netleştirilmektedir. Doğru evreleme, tedavi başarısında belirleyici bir unsurdur.
Cerrahi tedavi, evre I–III özofagus kanserinde önemli bir tedavi seçeneği olarak öne çıkmaktadır. İvor Lewis, McKeown, Transhiatal ve Minimal İnvaziv özofajektomi gibi farklı cerrahi yöntemler, tümörün konumu ve hastanın genel durumuna göre tercih edilmektedir. Laparoskopik ve torakoskopik yaklaşımlar, komplikasyon oranlarını azaltmakta ve iyileşme sürecini hızlandırmaktadır.
Ameliyat öncesinde uygulanan neoadjuvan kemoradyoterapi, cerrahi sonrasında tam tümör çıkarım oranını ve hastaların uzun dönem sağkalımını artırmaktadır. Ayrıca, immünoterapi uygulamaları da özellikle ameliyat sonrası tam yanıt alınamayan olgularda nüks riskini anlamlı şekilde azaltmaktadır. Erken evre tümörlerde ise endoskopik mukozal rezeksiyon ve endoskopik submukozal diseksiyon gibi minimal invaziv yöntemler, cerrahiye alternatif etkili tedavi seçenekleri sunmaktadır.
Kaynak: BYZHA