Prof. Dr. Nevzat Tarhan’dan Çarpıcı Bir Tespit: Baskı Kültüründe Zeki Ama Tembel İnsanlar!
Prof. Dr. Nevzat Tarhan’dan baskı kültüründe zeki ama tembel insanların çarpıcı tespiti, insan davranışlarına yeni bir bakış açısı sunuyor.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, eğitim sürecinde ödül-ceza yaklaşımının beyindeki karşılıklarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. İnsan beyninin aldığı eğitimle tepkilerinin değişebildiğini belirten Tarhan, modern eğitim anlayışında içsel motivasyonun ön plana çıkarılması gerektiğini ifade etti.
İnsan Beyninde Ödül ve Ceza Tepkileri
Prof. Dr. Tarhan, hayvan beyninin ödül-ceza sistemine erken tepki verdiğini ancak insan beyninin bu konuda farklı ve daha esnek tepkiler ortaya koyduğunu açıkladı. İnsan beyninin aldığı eğitime bağlı olarak ceza ve ödüle farklı zamanlarda yanıt verdiğini söyleyen Tarhan, hayvan beyninde cezanın daha hızlı algılandığını, insan beyninde ise ceza ve ödül sinyallerinin yorumlanabildiğini vurguladı. EEG testleriyle yapılan incelemelerde, beyindeki olumsuz uyaranların 50 milisaniyede, pozitif uyaranların ise 300 milisaniyede algılandığı, bu nedenle negatif bilgilerin pozitiflere kıyasla yaklaşık altı kat daha hızlı değerlendirildiği belirtildi.
Serotonin ve Dopamin Sistemlerinin Rolü
Modern nörobilim literatüründe “ödül ve kaçınma yolakları” kavramının kullanıldığını aktaran Prof. Dr. Tarhan, köpeklerde şeker verme ve ceza sisteminin işleyişine dikkat çekerek, insan beyninde dopamin sistemiyle dışsal motivasyonun yalnızca sahte davranışlara yol açabileceğini ifade etti. Tarhan, bunun yerine serotonin sisteminin de etkinleştirilmesinin ödüllendirme sürecine anlam kattığını ve içsel motivasyonun gelişimi için hayati olduğunu belirtti.
Eğitimde Süreç Odaklı Yaklaşımın Önemi
İnsanın karakter gelişimi ve sorumluluk bilincinin dışsal ödüllerle değil süreç odaklı eğitimle şekillendiğine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, sürekli ödüllendirmeye dayalı eğitim modellerinin içsel motivasyonu engellediğini, bunun sonucunda ise bireylerin sadece gözetim altında verimli çalıştıklarını, kontrol olmadığı durumlarda ise verimliliklerinin düştüğünü söyledi. Özerklik duygusunun gelişmesi gerektiğini, bireylerin yalnız olduklarında bile doğru olanı yapabilmelerinin önemine vurgu yaptı.
Çocuklukta Öğrenilen Alışkanlıkların Kişilik Üzerindeki Etkisi
İnsanın kişiliğinin yaklaşık üçte birinin genetik, geri kalanının ise epigenetik etkilerle şekillendiğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, çocuklukta tekrarlanan davranışların uzun vadede alışkanlık ve kişiliğe dönüştüğünü belirtti. Buna göre, altı haftalık tekrar alışkanlık, altı aylık tekrar ise kişilik oluşumunu desteklemektedir. Epigenetik mekanizmalar sayesinde beynin olumsuz dürtüleri bloke edebildiği ve olumlu davranışları otomatik hale getirebildiği ifade edildi.
Otoriter Eğitimlerin Toplumsal Sonuçları
Prof. Dr. Tarhan, totaliter ve korku odaklı eğitim sistemlerinin bireylerde pasif agresif tutumlar geliştirdiğini anlatarak, bu tür toplumlarda zeki ancak tembel bireylerin sayısının yüksek olduğunu belirtti. Dışsal motivasyona bağımlı yetişen bireylerin yenilikçi ve girişimci özellikler göstermede yetersiz kaldığı, güven ortamının sağlandığı toplumlarda ise özerklik, risk alma ve yenilikçiliğin geliştiği ifade edildi.
İnsan İlişkilerinde Güven ve Empatinin Önemi
Prof. Dr. Tarhan, sağlıklı insan ilişkileri için güvenli bağlanma, empati ve içsel motivasyonun kritik unsurlar olduğunu vurguladı. Modern dönemde yalnızlığın önemli bir sorun haline geldiği ve bunun egoların büyümesi ile çıkar odaklı yaşam biçimlerinin sonucunda ortaya çıktığını söyledi. İnsanların doğruluk esasına dayalı öğrenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Güvenli Bağlanma ve Sosyal İlişkiler
Yakın çevre ile kurulan ilişkilerin bireyin güven alanını oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, aile bağlarının derin ve anlamlı olması durumunda güvenli bağlanmanın sağlandığını ifade etti. Sosyal ilişkilerin de güvenli olabileceği ancak anlamlılık yönünden sınırlı kaldığını söyledi. Ayrıca bireylerin iş yaşamının dışında keyif aldıkları ve amatörce ilgilenebilecekleri uğraşlara sahip olmasının gerekliliğine dikkat çekti.
Narsistik Yaklaşımların Yalnızlaştırıcı Etkisi
Prof. Dr. Tarhan, günümüzde ilişkilerin hızla tüketildiğini ve bireylerin ‘‘uymuyorsa ayrıl’’ anlayışıyla yaklaştıklarını, bunun ise narsistik bakış açısının bir yansıması olduğunu belirtti. Bu yaklaşımın bireyleri yalnızlaştırdığını ve değer verme biçimini olumsuz etkilediğini söyledi.
Çıkarcılık ve Erdem Yaklaşımı
Kapitalist sistemin çıkar odaklı etik anlayışını eleştiren Tarhan, içsel motivasyonun öncelendiği eğitim modellerinin erdemli olmanın kârlı olduğunu savunduğunu belirtti. Erdemli bireylerin orta ve uzun vadede kazanç sağlarken, çıkarcıların kısa vadede başarı elde etse bile sonunda kaybettiğine dikkat çekti.
Ödül ve Disiplin Yaklaşımları
Prof. Dr. Tarhan, öğrenme süreçlerinde cezanın istisna, ödülün ise esas olması gerektiğini belirtti. Özelikle çocukların hatalarında bağırmak ya da cezalandırmak yerine bu durumların öğrenme fırsatına dönüştürülmesi gerektiğini ifade etti. Böylece çocuklarda suçluluk duygusunun azalacağı, sorumluluk ve empati duygusunun gelişeceğini söyledi.
İçsel Motivasyonun Temel Bileşenleri
Tarhan, bireyler arasında içsel motivasyonun oluşabilmesi için yetkinlik, özerklik ve kendini aşan amaçların varlığının önemli olduğunu açıkladı. Dışsal ödüllere bağımlı bireylerin rüzgâra bağlı yelkenli gibi hareket ettiğini, içsel motivasyona sahip bireylerin ise kendi motor gücüyle yol alabildiklerini vurguladı. Bu nedenle eğitim sistemlerinde içsel motivasyonun öğretilmesi gerektiğini ifade etti.
Kişinin Kendini Değerlendirme Şekli ve Etkileri
Prof. Dr. Tarhan, bireyin kendini değerlendirme biçiminin kişisel gelişime ve toplumsal ilişkilere doğrudan etkilediğini belirterek, öz güven ile öz beğeninin ayrımına dikkat çekti. Öz güvenin kişinin hem güçlü yönlerini öne çıkarmasını hem de zayıf noktalarına karşı tedbir almasını sağladığını, benlik beğeninin ise narsistik kişilik yapısına zemin hazırladığını belirtti.
Fedakârlık Şemasının Olumsuz Yansımaları
Tarhan, bazı bireylerde fedakarlık adına aşırı zorunluluk hissinin merhamet yorgunluğuna neden olduğunu belirtti. Böyle kişiler tüm çevrelerine iyilik yapma zorunluluğu duyarak karşılık görmediklerinde kendilerini suçladıklarını ve duygusal çöküntüye girdiklerini anlattı. Gerekçesiz suçluluk duygusunun hastalık belirtisi olduğunu, yoğun suçluluk ve yetersizlik hissinin depresyon belirtileri arasında yer aldığını ifade etti.
Zihinsel Tuzaqlar ve Kendini Aldatma
İnsanın kendi kendini aldatma konusunda ustalığının en büyük tuzaklardan biri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarhan, bu durumun zeki bireylerde dahi hatalı kararlara yol açabileceğini anlattı. İçsel motivasyonu yüksek olanların olayları daha etkin analiz ederek cezaya gerek kalmadan doğru karar verdiğini ifade etti.
Sosyal Medya, Fiziksel Görünüm ve Toplumsal Etkiler
Sosyal medyanın fiziksel görünümü kutsallaştırdığını belirten Prof. Dr. Tarhan, günümüzde gençlik ve güzelliğin değer ölçütü haline geldiğini söyledi. Hollywood’un dopamin üreticisi endüstri gibi işlediğini, oysa kalıcı mutluluğun serotonin toplumlarında deneyimlendiğini vurguladı. Sanat, edebiyat ve yüksek anlamlar ile elde edilen mutluluğun daha kalıcı olduğu, dopaminin ise tüketim kültürünü beslediği ifade edildi.
Özgürlük ve Sorumluluk Dengesi
Prof. Dr. Tarhan, özgürlüğün sorumlulukla dengelenmesi gerektiğini belirtti. Bireyin özgür olduğunu ancak başkalarına ve kendine zarar verme hakkının bulunmadığını ifade etti. Bağımlılık gibi durumlarda kişinin karar verme yetisinin bozulduğu durumlarda zorunlu tedavinin uygulanması gerektiğine dikkati çekti. Gerçek özgürlüğün sorumluluk bilinciyle mümkün olduğunu vurguladı.
İnanç, Anlam ve Güven İlişkisi
Tarhan, insan beyninin belirsizliği tehdit olarak algıladığını ve bu nedenle yaşanan olayların anlamlandırılmasının zorunlu olduğunu söyledi. İnanç sistemleri ve yüksek amaçlara bağlılığın, kişide güvende hissetme hissini artırdığını ifade etti. Karma inancının da bu anlamlandırmaya zemin oluşturduğunu belirten Tarhan, yüksek anlamların bireyin korkularını azaltıp güven duygusunu güçlendirdiğini sözlerine ekledi.
Kaynak: BYZHA