İstanbul’da Görülmesi Gereken 10 Yer
Marmara Denizi ile Karadeniz arasında uzanan İstanbul, Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan eşsiz bir metropol.
Marmara Denizi ile Karadeniz arasında uzanan İstanbul, Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan eşsiz bir metropol. Farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan şehir; Bizans’ın başkentiyken Osmanlı İmparatorluğu’na ev sahipliği yaptı ve bugün Türkiye’nin en kozmopolit kenti. Tarihî yarımadanın dar sokakları, görkemli sarayları, mabetleri ve boğaz manzaralı mekanları ile ziyaretçilerin hafızasında silinmez bir yer ediniyor.
1.Ayasofya Camii
Tarihin en görkemli ibadethanelerinden biri sayılan Ayasofya, 532–537 yılları arasında İmparator I. Justinianus tarafından Miletli İsidoros ve Trallesli Anthemios’un mimarlığında inşa edildi. Yaklaşık bir bin yıl boyunca dünyanın en büyük katedrali olan yapı, 1453’te İstanbul’un fethiyle camiye çevrildi, 1935’te müze olarak düzenlendi ve 2020 yazında yeniden cami statüsü kazandı.
2024 Ocak ayında üst galerinin açılmasıyla ziyaretçi düzeni değişti: zemin kat ibadet edenlere ayrılırken turistler tarihi mozaiklerin bulunduğu üst galeriyi gezebiliyor. Ayasofya’nın 55 metrelik kubbesi ve altın mozaikleri, hem Bizans hem de Osmanlı döneminin estetik anlayışını bir araya getirir; UNESCO’nun “İstanbul’un Tarihî Alanları” alanında yer alır.
2. Topkapı Sarayı
Fatih Sultan Mehmet’in fetihten sonra 1459’dan itibaren yaptırmaya başladığı Topkapı Sarayı, yaklaşık 400 yıl boyunca Osmanlı sultanlarının ikametgahı ve devlet yönetim merkeziydi. Sarayburnu’nda, Haliç ve Marmara Denizi’ne hâkim bir konumda yer alan komplekste harem dairesi, kutsal emanetler bölümü, divan odaları ve dört büyük avlu bulunur.
3 Nisan 1924’te müze hâline getirilen sarayda 300 binin üzerinde arşiv belgesi ve geniş bir hazine koleksiyonu sergileniyor. Geniş bahçeleriyle ziyaretçilerini dinlendiren saray, 1985’ten beri UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor.
3. Sultanahmet Camii
Ayasofya’nın tam karşısında yükselen Sultanahmet Camii, Sultan I. Ahmed’in emriyle 1609–1617 arasında mimar Sedefkâr Mehmed Ağa tarafından inşa edildi. Yapının içini süsleyen 20 binden fazla İznik çinisi ve duvarlardaki mavi yeşil desenler nedeniyle yabancı kaynaklarda “Mavi Cami” olarak anılır.
Altı minaresiyle döneminde Mekke’nin Harem-i Şerif’i dışında eşi benzeri olmayan cami, 2018’de başlayan kapsamlı restorasyonun ardından Nisan 2023’te tamamen açıldı; ana kubbe güçlendirildi, 260 pencereden süzülen ışık yeni LED aydınlatmalarla vurgulandı ve deprem dayanımı artırıldı.
2024’te İstanbul’u ziyaret eden 15 milyon turistin büyük kısmı camiyi görmeye geldi; iç mekân yeniden ziyarete açıldığı için mozaikler ve çiniler yakından incelenebiliyor. Ziyaretçiler namaz vakitlerinden yaklaşık 20 dakika önce ve sonra caminin kapalı olduğunu unutmamalıdır.
4. Kapalıçarşı
1450’lerin ortasında Fatih Sultan Mehmet’in talimatıyla “Cevahir Bedesteni” adıyla temeli atılan Kapalıçarşı 1461’de açıldı. Zamanla çevresine yeni bedestenler, hanlar ve dükkanlar eklenen çarşı, 61 kapalı sokak ve 4 binin üzerinde dükkânıyla dünyanın en büyük ve en eski kapalı çarşısıdır.
30 700 m²’yi aşan alanı ve yıllık 250–400 bin günlük ziyaretçi sayısı ile İstanbul’un en işlek noktalarından biridir. Osmanlı döneminde sultanın gelirlerini artırmak amacıyla kurulan çarşı; bugün kuyumculardan halıcılara, baharatçılardan antikacılara uzanan çeşitliliğiyle alışverişin yanı sıra kültürel bir deneyim sunar.
5. Dolmabahçe Sarayı
Büyük Saray’ın yetersiz kalması üzerine Sultan Abdülmecid tarafından 1843–1856 arasında yaptırılan Dolmabahçe Sarayı, Osmanlı’nın Avrupa tarzı mimariyle buluştuğu en görkemli yapılardan biridir. Barok, Rokoko ve Neoklasik ögelerin Osmanlı estetiğiyle harmanlandığı sarayın 45 bin m²’lik alanında 285 oda, 46 salon, 6 hamam ve 68 tuvalet bulunur.
Sarayın tavanlarını süsleyen altın yaldızların toplam ağırlığının 14 ton olduğu, Avusturya yapımı 4,5 tonluk kristal avizenin dünyadaki en büyük Bohemya avizelerden biri olduğu belirtilir. Giriş salonundaki çift kollu kristal merdiven, mermer ve kristalin estetik bir birleşimidir.
6. İstanbul Boğazı
Marmara Denizi ile Karadeniz’i birbirine bağlayan İstanbul Boğazı, yaklaşık 30 km uzunluğunda olup en dar yeri 750 metre, en geniş yeri 3,7 km’dir. Avrupa ile Asya kıtalarını birbirinden ayıran ve aynı zamanda birleştiren bu dar su yolu, yüzey akıntılarının kuzeyden güneye, dip akıntılarının ise ters yönde aktığı karmaşık bir hidrolojik yapıya sahiptir.
Boğaz üzerinde 1973’te açılan Boğaziçi Köprüsü, 1988’de Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 2016’da Yavuz Sultan Selim Köprüsü olmak üzere üç köprü ve bir demir yolu ile bir karayolu tüneli bulunur. Düzenlenen boğaz turları; Sarayburnu’ndan başlayıp Anadolu Kavağı’na kadar uzanan uzun turlar veya kısa şehir içi geziler şeklinde yapılır.
Sahil boyunca Arnavutköy, Bebek ve Yeniköy gibi semtlerde panoramik boğaz manzaralı mekanlar bulunur; bu restoran ve kafeler hem yerel halkın hem de turistlerin favori duraklarındandır. Tarihî yalılar, saraylar ve parklar eşliğinde boğazdan şehrin siluetini izlemek İstanbul deneyiminin vazgeçilmezlerindendir.
7. Galata Kulesi
Beyoğlu semtinin siluetini süsleyen Galata Kulesi, Bizans döneminde inşa edilen bir kuleden sonra, 1348’de Cenevizliler tarafından Christea Turris (İsa’nın Kulesi) adıyla yeniden inşa edilen bir gözetleme kulesidir. 62,6 metre yüksekliğindeki kuleden şehrin 360° manzarası izlenebilir; duvar kalınlıkları 3,7 metreyi bulur.
Kule 1965–1967’de restore edilerek beton iç mekân yapısıyla ziyarete açıldı; 2020’de Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından modern bir müzeye dönüştürüldü. Konik çatının ömrünü uzatmak ve sismik dayanımı artırmak için Kasım 2023’te başlayan restorasyon, 3 metre yüksekliğinde koruyucu tünel inşa edilmesiyle gerçekleştirildi ve kule 25 Mayıs 2024’te tekrar ziyarete açıldı.
Yeni ziyaretçi politikası kapsamında saate yalnızca 100 kişiye izin veriliyor. Bu sayede hem yapı güvenliği sağlanıyor hem de ziyaret deneyimi iyileştiriliyor. UNESCO’nun geçici listesinde yer alan kule, aynı zamanda Beyoğlu’nun simgesi ve İstanbul’un en çok fotoğraflanan noktalarından biridir.
8. Yerebatan Sarnıcı
Ayasofya’nın biraz ötesinde yer alan Yerebatan Sarnıcı, 532 yılında İmparator Justinianus tarafından şehrin su ihtiyacını karşılamak için inşa edildi. 138 metre uzunluğunda ve 65 metre genişliğindeki bu yeraltı su deposu yaklaşık 9.800 m² alan kaplar, 336 mermer sütunla (her biri 9 metre yüksekliğinde) ayakta durur ve 80.000 m³ su depolama kapasitesine sahiptir.
18. ve 19. yüzyıllarda onarılan sarnıç 1987’de müze olarak açıldı; 2017’de deprem güçlendirmesi ve LED aydınlatma çalışmaları için kapatıldı ve 2022’de yeni modüler yürüyüş yolları ile yeniden ziyarete açıldı.
2022 restorasyonu sırasında 1.440 m³ beton ve 1.600 m³ tortu kaldırılarak orijinal Bizans tuğla döşemesi ortaya çıkarıldı ve medusa başlı sütunların bulunduğu köşeler vurgu ışıklarıyla vurgulandı. Su altındaki sütunların arasından gezmek, film sahnelerine konu olan bu “Yeraltı Sarayı”nın mistik atmosferini deneyimleme fırsatı verir.
9. Kız Kulesi
Üsküdar açıklarında küçük bir adacık üzerinde yükselen Kız Kulesi, efsanelere konu olmuş bir deniz feneri ve gözetleme kulesidir. ilk olarak MÖ 408’de Atinalı komutan Alkibiades tarafından Karadeniz’den gelen gemilerden vergi toplamak için inşa edildi.
12. yüzyılda Bizans İmparatoru I. Manuel Komnenos adacığı savunma amaçlı bir kuleyle güçlendirdi; 1453’ten sonra Fatih Sultan Mehmet kaleyi yeniden inşa ettirdi ve kale mehter takımıyla kutlamalar yapılırdı. Osmanlı döneminde kule deniz feneri, karantina hastanesi ve daha sonra radar istasyonu olarak kullanıldı; 19. yüzyılda lambası Fransız şirket tarafından eklenerek deniz trafiğine hizmet etti.
2021’de başlayan restorasyon çalışmalarıyla yapı güçlendirildi ve 1 Mart 2024’te ziyaretçilere yeniden açıldı. Günümüzde kule, müze ve kafeterya olarak hizmet veriyor ve özellikle gün batımında boğaz panoraması eşliğinde romantik bir deneyim sunuyor.
10. Taksim Meydanı
Beyoğlu’nun kalbi kabul edilen Taksim Meydanı, adını 18. yüzyılda inşa edilen ve şehre su dağıtımını gerçekleştiren “Taksim Maksemi”nden alır. Meydanın merkezinde İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica’nın yaptığı Cumhuriyet Anıtı bulunur; bu anıtta Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak gibi bağımsızlık kahramanları tasvir edilmiştir. 8 Haziran 1928’de açılan anıt, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu simgeler. Meydan, 2021’de hizmete giren Taksim Camii, İstiklal Caddesi ve Gezi Parkı ile çevrilidir.
1732–33’te Sultan I. Mahmud tarafından yaptırılan tarihî maksem binası ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yürüttüğü restorasyonla yenilenerek Cumhuriyet Müzesi’ne dönüştürüldü; müze 8 Haziran 2024’te açıldı ve Kurtuluş Savaşı’ndan Cumhuriyet’in ilanına uzanan süreci Atatürk’e ait eşyalar ve belgelerle ziyaretçilere sunuyor. Taksim Meydanı hâlâ İstanbul’un en önemli buluşma alanlarından biri olarak konserler, mitingler ve yılbaşı kutlamalarına ev sahipliği yapmaktadır.